#BAKKAL VE PAPAĞAN | Hikayeler #hikayeler 2022 #hikayeler #korkuhikayeleri #başarıhikayeleri #hikaye #kısahikayeler #dinihikayeler #anlamlıhikayeler 0 Kişi Okudu – 0 Kişi Beğendi Sende beğen… Eski zamanlarda bir bakkal vardı. Bakkalın yeşil renkli, güzel sesli ve konuşkan bir papağanı vardı. Dükkâna gelenler onun konuşmasına hayran kalıyorlardı. Bakkal, bu güzel ve konuşkan papağanı çok seviyor, ona çok iyi bakıyordu. Bakkalın dükkânında un, tuz, şeker ve yağdan tutun da güzel kokulara varıncaya değin her çeşit ürün bulunurdu. Bakkal, dükkânına çok özen gösterir, temiz ve düzenli olması için elinden geleni yapardı. Papağan da sahibini çok sever, o yokken dükkânda bekçilik eder, müşterilerle konuşur, şakalaşırdı. Ama bir gün beklenmedik bir şey oldu. Bakkal bir iş için evine gitmişti. Papağan dükkânda yalnızdı. Bir kedi, kovaladığı fareyle birlikte dükkânın içine daldı. Can korkusuyla ne yapacağını şaşıran zavallı papağan, bir o yana, bir bu yana kaçmaya çalıştı. Dükkânın bir köşesine sıçrayınca orada bulunan gül yağı şişelerini devirdi. Şişeler kırıldı, yağlar döküldü. Her yer yağ olmuştu. Hatta bakkalın kenarda asılı duran önlüğü bile yağ içinde kalmıştı. Papağan çaresiz bir şekilde köşesine çekilip sahibini beklemeye başladı. Bakkal evden çıkageldi. Papağan, hiçbir şey olmamış gibi köşesinde duruyordu. Bakkal, dükkânın hâlini görünce sinirlendi. Bu işi papağanın yaptığını düşünüp elindeki cetvelle başına vurdu. Papağanın başı fena hâlde yaralanmıştı. Üstelik sahibiyle de müşterilerle de hiç konuşmaz olmuştu. Birkaç gün sonra papağanın başındaki yara iyileşmiş ama izi kalmıştı. Papağanın başındaki güzelim tüyler yok olmuştu. Sahibi yaptığına pişmandı ama son pişmanlığın yararı yoktu. Bakkalı asıl üzen şey, papağanın kel olması değil, hiç konuşmamasıydı. Bakkal onun yeniden konuşmaya başlaması için elinden geleni yaptı ama çabası hiçbir sonuç vermedi. Günler geçti, değişen bir şey olmadı. O güzel papağanın adı artık kel papağan olmuştu. Kel papağan, dükkânda köşesinde sessizce durur, gelen gideni izlerdi. Sahibi de onu konuşturmak için çabalar, ilginç şeyleri ona gösterirdi. Papağan yine böyle etrafı seyrederken başında hiç saç olmayan bir adam girdi içeri. Adam, bilge bir dervişti ve saçını usturayla kazıtmış, başında hiç saç bırakmamıştı. Bu durum papağana çok ilginç gelmişti. Bu ilginç durum karşısında dili çözüldü ve şöyle dedi: ‒ Nasıl oldu da kel oldun? Yoksa sen de mi şişeleri devirip yağları döktün? Papağanın bu sözüne herkes güldü. Dediler ki “Dervişle kendini bir tutuyor! Oysa görünüşe aldanmamak, kendini başkasıyla ön yargılı bir şekilde kıyaslamamak gerek.” Papağanın, kendisini dervişle kıyas etmesi kendi bilgi ve tecrübesiyle sınırlıdır. Derviş, bağlı olduğu tarikat ve meşrep gereği o halde gezmekteydi. Bunu bilmeyen papağanın yaptığı değerlendirme, insanların kendisine gülmesine sebep olmaktadır. Bir konuda bilgi sahibi olmadan yaptığımız kıyaslamalar, papağan misali gülünç durumlara düşmemize sebep olabilir. BAKKAL VE PAPAĞAN | Mesnevî’den Hikâyeler | Mevlana Celaleddin Rumi #hikaye #hikayedinle #hikayeler #hikayesaati #sevgihikayeleri #sevgiöyküleri #engüzelhikayeler #duygusalhikayeler #BAKKAL VE PAPAĞAN | Hikayeler #hikaye 2022 hikaye,hikayeler,sihirli hikayeler,hikayeler masallar,masal hikayeleri dinle,hikayeleri masal hikayeleri,prens ve prenses hikayeleri
#hikayeler #korkuhikayeleri #başarıhikayeleri #hikaye #kısahikayeler #dinihikayeler #anlamlıhikayeler
0 Kişi Okudu – 0 Kişi Beğendi Sende beğen…
Eski zamanlarda bir bakkal vardı. Bakkalın yeşil renkli, güzel sesli ve konuşkan bir papağanı vardı.
Dükkâna gelenler onun konuşmasına hayran kalıyorlardı. Bakkal, bu güzel ve konuşkan papağanı çok seviyor, ona çok iyi bakıyordu.
Bakkalın dükkânında un, tuz, şeker ve yağdan tutun da güzel kokulara varıncaya değin her çeşit ürün bulunurdu. Bakkal, dükkânına çok özen gösterir, temiz ve düzenli olması için elinden geleni yapardı. Papağan da sahibini çok sever, o yokken dükkânda bekçilik eder, müşterilerle konuşur, şakalaşırdı.
Ama bir gün beklenmedik bir şey oldu. Bakkal bir iş için evine gitmişti. Papağan dükkânda yalnızdı. Bir kedi, kovaladığı fareyle birlikte dükkânın içine daldı. Can korkusuyla ne yapacağını şaşıran zavallı papağan, bir o yana, bir bu yana kaçmaya çalıştı. Dükkânın bir köşesine sıçrayınca orada bulunan gül yağı şişelerini devirdi. Şişeler kırıldı, yağlar döküldü. Her yer yağ olmuştu. Hatta bakkalın kenarda asılı duran önlüğü bile yağ içinde kalmıştı.
Papağan çaresiz bir şekilde köşesine çekilip sahibini beklemeye başladı.
Bakkal evden çıkageldi. Papağan, hiçbir şey olmamış gibi köşesinde duruyordu. Bakkal, dükkânın hâlini görünce sinirlendi. Bu işi papağanın yaptığını düşünüp elindeki cetvelle başına vurdu. Papağanın başı fena hâlde yaralanmıştı. Üstelik sahibiyle de müşterilerle de hiç konuşmaz olmuştu. Birkaç gün sonra papağanın başındaki yara iyileşmiş ama izi kalmıştı. Papağanın başındaki güzelim tüyler yok olmuştu.
Sahibi yaptığına pişmandı ama son pişmanlığın yararı yoktu. Bakkalı asıl üzen şey, papağanın kel olması değil, hiç konuşmamasıydı. Bakkal onun yeniden konuşmaya başlaması için elinden geleni yaptı ama çabası hiçbir sonuç vermedi.
Günler geçti, değişen bir şey olmadı. O güzel papağanın adı artık kel papağan olmuştu. Kel papağan, dükkânda köşesinde sessizce durur, gelen gideni izlerdi. Sahibi de onu konuşturmak için çabalar, ilginç şeyleri ona gösterirdi.
Papağan yine böyle etrafı seyrederken başında hiç saç olmayan bir adam girdi içeri. Adam, bilge bir dervişti ve saçını usturayla kazıtmış, başında hiç saç bırakmamıştı.
Bu durum papağana çok ilginç gelmişti. Bu ilginç durum karşısında dili çözüldü ve şöyle dedi:
‒ Nasıl oldu da kel oldun? Yoksa sen de mi şişeleri devirip yağları döktün?
Papağanın bu sözüne herkes güldü. Dediler ki “Dervişle kendini bir tutuyor! Oysa görünüşe aldanmamak, kendini başkasıyla ön yargılı bir şekilde kıyaslamamak gerek.”
Papağanın, kendisini dervişle kıyas etmesi kendi bilgi ve tecrübesiyle sınırlıdır. Derviş, bağlı olduğu tarikat ve meşrep gereği o halde gezmekteydi. Bunu bilmeyen papağanın yaptığı değerlendirme, insanların kendisine gülmesine sebep olmaktadır.
Bir konuda bilgi sahibi olmadan yaptığımız kıyaslamalar, papağan misali gülünç durumlara düşmemize sebep olabilir.
BAKKAL VE PAPAĞAN | Mesnevî’den Hikâyeler | Mevlana Celaleddin Rumi
#hikaye #hikayedinle #hikayeler #hikayesaati #sevgihikayeleri #sevgiöyküleri #engüzelhikayeler #duygusalhikayeler
hikaye,hikayeler,sihirli hikayeler,hikayeler masallar,masal hikayeleri dinle,hikayeleri masal hikayeleri,prens ve prenses hikayeleri
#hikayeler #korkuhikayeleri #başarıhikayeleri #hikaye #kısahikayeler #dinihikayeler #anlamlıhikayeler
0 Kişi Okudu – 0 Kişi Beğendi Sende beğen…
Eski zamanlarda bir bakkal vardı. Bakkalın yeşil renkli, güzel sesli ve konuşkan bir papağanı vardı.
Dükkâna gelenler onun konuşmasına hayran kalıyorlardı. Bakkal, bu güzel ve konuşkan papağanı çok seviyor, ona çok iyi bakıyordu.
Bakkalın dükkânında un, tuz, şeker ve yağdan tutun da güzel kokulara varıncaya değin her çeşit ürün bulunurdu. Bakkal, dükkânına çok özen gösterir, temiz ve düzenli olması için elinden geleni yapardı. Papağan da sahibini çok sever, o yokken dükkânda bekçilik eder, müşterilerle konuşur, şakalaşırdı.
Ama bir gün beklenmedik bir şey oldu. Bakkal bir iş için evine gitmişti. Papağan dükkânda yalnızdı. Bir kedi, kovaladığı fareyle birlikte dükkânın içine daldı. Can korkusuyla ne yapacağını şaşıran zavallı papağan, bir o yana, bir bu yana kaçmaya çalıştı. Dükkânın bir köşesine sıçrayınca orada bulunan gül yağı şişelerini devirdi. Şişeler kırıldı, yağlar döküldü. Her yer yağ olmuştu. Hatta bakkalın kenarda asılı duran önlüğü bile yağ içinde kalmıştı.
Papağan çaresiz bir şekilde köşesine çekilip sahibini beklemeye başladı.
Bakkal evden çıkageldi. Papağan, hiçbir şey olmamış gibi köşesinde duruyordu. Bakkal, dükkânın hâlini görünce sinirlendi. Bu işi papağanın yaptığını düşünüp elindeki cetvelle başına vurdu. Papağanın başı fena hâlde yaralanmıştı. Üstelik sahibiyle de müşterilerle de hiç konuşmaz olmuştu. Birkaç gün sonra papağanın başındaki yara iyileşmiş ama izi kalmıştı. Papağanın başındaki güzelim tüyler yok olmuştu.
Sahibi yaptığına pişmandı ama son pişmanlığın yararı yoktu. Bakkalı asıl üzen şey, papağanın kel olması değil, hiç konuşmamasıydı. Bakkal onun yeniden konuşmaya başlaması için elinden geleni yaptı ama çabası hiçbir sonuç vermedi.
Günler geçti, değişen bir şey olmadı. O güzel papağanın adı artık kel papağan olmuştu. Kel papağan, dükkânda köşesinde sessizce durur, gelen gideni izlerdi. Sahibi de onu konuşturmak için çabalar, ilginç şeyleri ona gösterirdi.
Papağan yine böyle etrafı seyrederken başında hiç saç olmayan bir adam girdi içeri. Adam, bilge bir dervişti ve saçını usturayla kazıtmış, başında hiç saç bırakmamıştı.
Bu durum papağana çok ilginç gelmişti. Bu ilginç durum karşısında dili çözüldü ve şöyle dedi:
‒ Nasıl oldu da kel oldun? Yoksa sen de mi şişeleri devirip yağları döktün?
Papağanın bu sözüne herkes güldü. Dediler ki “Dervişle kendini bir tutuyor! Oysa görünüşe aldanmamak, kendini başkasıyla ön yargılı bir şekilde kıyaslamamak gerek.”
Papağanın, kendisini dervişle kıyas etmesi kendi bilgi ve tecrübesiyle sınırlıdır. Derviş, bağlı olduğu tarikat ve meşrep gereği o halde gezmekteydi. Bunu bilmeyen papağanın yaptığı değerlendirme, insanların kendisine gülmesine sebep olmaktadır.
Bir konuda bilgi sahibi olmadan yaptığımız kıyaslamalar, papağan misali gülünç durumlara düşmemize sebep olabilir.
BAKKAL VE PAPAĞAN | Mesnevî’den Hikâyeler | Mevlana Celaleddin Rumi
#hikaye #hikayedinle #hikayeler #hikayesaati #sevgihikayeleri #sevgiöyküleri #engüzelhikayeler #duygusalhikayeler
hikaye,hikayeler,sihirli hikayeler,hikayeler masallar,masal hikayeleri dinle,hikayeleri masal hikayeleri,prens ve prenses hikayeleri