Demokratik değerlerin ve hukukun üstünlüğünün giderek daha fazla sorgulandığı bir dönemde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun üniversite diplomasının iptali, kayda değer bir hukuk ve adalet krizi doğurmaktadır. İstanbul’da mühim bir kamu görevini icra eden İmamoğlu’na yönelik bu hukuki kararın ardında yatan siyasi motivasyonlar, yalnızca kişisel bir saldırıyı teşkil etmekle kalmayıp, aynı zamanda toplumsal barış ve güvenin sarsılmasına da sebep olmaktadır. Bu karara ilişkin olarak DEM Parti Sözcüsü Tülay Hatimoğulları’nın yaptığı açıklamada, söz konusu kararın hukuki bir niteliğe değil, tamamen siyasi bir temele dayandığı vurgulanmıştır. Hatimoğulları’nın yaptığı açıklama, İstanbul’un ve Türkiye’nin demokratik yapısının temellerini ciddi şekilde tehdit eden bir müdahale olarak değerlendirilmektedir. Hatimoğulları, İmamoğlu’nun diplomasının iptali konusunda, mevcut mevzuatın yalnızca bir bahane olarak kullanıldığını ifade etmekte ve bu durumun demokrasinin sağlıklı işleyişine ciddi bir zarar verdiğini vurgulamaktadır. Kendisi, “Bu kara lekeyi atanlar, toplumun vicdanında yüzlerce yıl boyunca mahkûm kalacaklardır” şeklinde düşüncelerini belirtmektedir. Bu ifadeler, yalnızca bir bireyi hedef alan bir saldırı olmanın ötesinde, aynı zamanda toplumun ortak vicdanına da zarar veren bir durum teşkil etmektedir. İmamoğlu’nun diplomasının iptaline yönelik siyasi motivasyon, hukukun işlevselliğini askıya alarak toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmek ve gerilimi tırmandırmaktan ibarettir. Hukukun üstünlüğü, yalnızca yazılı düzenlemelerin ötesinde, tüm bireylerin eşit ve adil bir biçimde korunmasını ifade eder. Ancak bu tür girişimler, toplumsal adaletsizlik ve ayrımcılığın derinleşmesine yol açabilir. Hatimoğulları’nın açıklamasında, siyasetin amacının sorunları derinleştirmek değil, aksine çözmek olduğu vurgulanmış; bu tür müdahalelerin toplumsal barışa önemli ölçüde zarar verebileceği ifade edilmiştir. Açıklamada, bu kararın yalnızca İmamoğlu’na değil, aynı zamanda Türkiye’nin demokrasi mücadelesine de olumsuz etki eden bir hamle olduğuna vurgu yapılmaktadır. Demokrasi, toplumun her kesiminin ve her bireyin eşit haklar ve özgürlükler altında var olmasını temin eden bir sistemdir. Bu tür idari ve yargı kararları, yalnızca bireysel hakların ihlaline yol açmakla kalmaz, aynı zamanda tüm demokratik kurumları sarsar ve toplumun adalet anlayışını da zedeler. Bu nedenle, hukukun ve adaletin hüküm sürdüğü bir toplumda, bu tür kararların uygulanabilirliği de sorgulanmalıdır.
21 Mart 2025